Ak Parti muhalifliği yapan sol kesim medya ve kalemlerinin bile yazmaktan çekinebilceği Ak Perti ve Erdoğan hakkında ciddi bir eleştiri yöneltip analizde bulunan Albayrak'a Karar Gazetesi okurundan da ciddi destek aldığı görüldü. Okurun bir kısmı yazıyı ayakta alkışladığı cesur bir makale olduğu trollerin bunun bedelini ödettirebileciği, bir kısmı sessizliğin çığlığı olan bir yazarın çıktığı yüzbinlerin yeni bir parti veya Ak Partinin aslına dönmesini beklediğini, bir kısmı da yazının yazılmasında geç kalındığını yorumu yaparken hala Fetöcü ilan edilmedin mi diyen de var...
Hakan Albayrak yazısında isminde de anlaşılacağı üzere Ak Partinin adalet için kurulduğu anacak haksız
yere tutuklananların sayısı azımsanmayacağı miktarda olduğunu,Erdoğanın beğenmediği düşünceleri dillendirenlerin AK Parti medyasından hatta Hürriyetten bile kovdurulduğunu,Ak Partğinin Milli görüş gömleği çıkarmasının sebebi ortak akıl istişare kararına saygı gösterilmemesi iken bugün Reis'in fikri ile çelişen kim olursa partiden veya hükümetten tasfiye edildiği,rantiyecilik kayırmacılık Ak Parti döneminde bitecekti güya bügün kayırmacılık torpilin AK Partiden önceki dönem seviyesine çıktğını,tevazulu olalım kbirden kaçınılması gerektiği söyleyen Erdoğan'ın Sen Kimsin ? Haddini bİl gibi kbir ve guru kokan lafları ağzından bırakmadığı,faizin sorumlusu Ali babacan gösterilmesine rağmen Babacanın görevden ayrılmasından yıllar geçti buna rağmen faiz dah yüksek seviyeye çıktığı,Davutoğlu'nun görevden ayrılmasından sonra düşamanlar azalacak dostlar artacak denmesine rağmen bugün tüm dünyaya düşman kesinildiği,Erdoğan'ın metal yorgunluğu diyerek suçu teşkilatlara atıp kendi siyaset tarzına yönelik eleştiri yapmaması,Erdoğanın doğrularını besleyen yanlışlarını önleyen akil adamların atrafından uzaklaştırması Ak Parti ve Baştepe çevrelerince konuşulduğunu yazan Albayrak şu an tepklerin homurtu şeklinde olsa da her an eyleme dönüşebileceğini ifade etti..
İşte Hakan Albayrak'ın Karar Gazetesindeki Yazısı;
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), adı üstünde, her şeyden evvel adalet için kurulmuştu.
Ne var ki bugün AK Parti iktidarında adalet fena halde yaralı.
Terörle mücadelede kantarın topuzunun kaçırıldığı, hem de çok
fazlasıyla kaçırıldığı, haksız yere tutuklanan insanların haddinin hesabının
olmadığı su götürmez bir gerçek.
***
Özgürlükçülük de AK Parti’nin başlıca iddiaları arasındaydı.
Ne var ki bugün AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın beğenmediği fikirleri özgürce savunmakta ısrar edenler -AK
Parti’li de olsalar- AK Parti medyasında barındırılmıyor, hatta Hürriyet
gazetesinden bile kovdurulabiliyor.
Üstelik bunlar “Sırat-ı Müstakim’den sapmak”la suçlanarak ağır bir
dinî vebal (!) altında bırakılıyor.
***
AK Parti’nin nüvesini teşkil eden “Yenilikçiler” yahut
“Erdemliler” hareketi, Necmeddin Erbakan liderliğindeki Milli Görüş hareketinde
istişare / ortak akıl ilkesine saygı gösterilmemesine tepki olarak doğmuştu.
Ne var ki bugün Erdoğan’ın söylem ve eylemlerini sorgulamak,
“Reis”in fikirleriyle çelişen fikirler ileri sürmek, parti ve hükümette kolayca
tasfiye sebebi olabiliyor.
***
Rantiyecilik bitecekti AK Parti iktidarında. Torpilli iş adamları,
şirketler, holdingler kalmayacaktı.
Ne var ki bugün iltimas ve adam kayırmacılığa dair iddialar -AK
Parti iktidarı öncesi dönemlerde olduğu gibi- ayyuka çıkmış vaziyette.
***
Erdoğan daima “Gurur, kibir bize yakışmaz” diyor, “tevazu ehli”
olmanın gereğine işaret ediyor.
Ne var ki “Sen kimsin?”i, “Haddini bil!”i de dilinden düşürmüyor.
Yağmurlarda beraber ıslandığı kimseleri bile bu şekilde tahkir
etmekte beis görmüyor.
***
Bir çelişki daha:
Erdoğan,
faiz oranlarının yüksekliğinden Ali Babacan’ı sorumlu tutuyordu.
Ne var ki, Babacan ekonomi yönetiminden uzaklaştırılalı yıllar olduğu halde, faiz oranları düşmedi, bilakis daha da yükseldi.
Ne var ki, Babacan ekonomi yönetiminden uzaklaştırılalı yıllar olduğu halde, faiz oranları düşmedi, bilakis daha da yükseldi.
Öte yandan, Babacan’ın bakanlığı döneminde küresel krizlere rağmen
başarılı bir şekilde dengede tutulabilen ekonomi şimdi aynı başarıyla dengede
tutulamıyor.
***
Ve bir çelişki daha:
Ahmet Davutoğlu, dış siyasette fazla agresif olmakla suçlanıyordu;
başbakanlıktan uzaklaştırıldığında ‘Bundan sonra dostlar çoğalıp düşmanlar
azalacak’ denildi.
Ne var ki tam tersi oldu bunun; dış siyaset asıl Davutoğlu’ndan
sonra agresifleşti ve dostlar azalıp düşmanlar çoğaldı.
***
AK Parti’nin falanca il teşkilatının veya filanca ilçe
teşkilatının bütün bunlardaki sorumluluğu, bunları sineye çekmekten ibarettir.
Hal bu iken, Erdoğan’ın AK Parti’de sorun olarak sadece
teşkilatlardaki “metal yorgunluğu”nu görmesi, teşkilatlara yüklenmekten gayrı
bir ‘özeleştiri’ye yanaşmaması tuhaftır.
Erdoğan, doğrudan doğruya kendi tarz-ı siyasetinden kaynaklanan
asıl sorunları görmezden gele dursun (veya onları sorun olarak görmeyi reddede
dursun), AK Parti çevrelerinde -hükümet mahfilleri ve hatta Beştepe dahi-
bunlar yaygın olarak konuşuluyor.
‘Bidayette karşı çıktığımız şeyleri kendimiz yapar hale geldik,
telin ettiğimiz kimselere benzedik’ deniliyor.
Küresel tehditlerin, uluslararası meydan okumaların, ekonomik
sıkıntıların, toplumsal çalkantıların üstesinden mevcut yönetim usulü ve üslubu
ile gelinemeyeceği, üstelik bu usul ve üslubun yeni problemleri davet ettiği
vurgulanıyor.
Erdoğan’ın doğrularını besleyip yanlışlarının önüne geçen akil
adamların, parti yönetiminden ve hükümetten bir bir uzaklaştırılması
eleştiriliyor.
Eski AK Parti’ye, ortak akla, kadro hareketine duyulan özlem ifade
ediliyor.
Gittikçe yükselen bir tepki var.
Bu tepki şimdilik homurtu halinde ama ‘kuvveden fiile çıkması’ an
meselesi.
***
Konuya gelecek yazılarda devam edeceğiz inşaallah.